Bugün 1 Nisan. Sert bir kışın ardından gecikerek de olsa nihayet güneş ve bahar. Çayır tarafında yürüyorum. Denize doğru inen patikalardan birindeyim. Etrafım bağlarla çevrili. Tek tük yıkık eski bağ evleri var. Bu yolu oldukça seviyorum. Bağlarda ilk yapraklar çıkmaya başlamış. Yenilenme her zaman büyük heyecan katıyor hayata. Mor salkımlar sokak aralarında pıtraklanmış patladı patlayacak.
Toprak yumuşak ve nemli. Yaban erikleri çiçekleriyle bembeyaz. Meyve ağaçları rengârenk. Badem ağaçlarında küçücük bademleri, yerlerde envai çeşit otu görmek mümkün. Ben de kazayağı, yabani pazı, labada, ebegümeci topladım. Sabah mısır unu ile otlu tava ekmeği yapmak istiyorum. Ve zambaklar kuytularda çılgınlar gibi sarı mor. Yabani şebboylar, turpotu sarıları ve başka pek çok renk.
Bahar çılgınca bir karışıklık demek bir yanıyla. Fakat doğa öyle güzel bir ahenge sahip ki bu karışıklık insan zihninde neşe ve coşku üreten harika resimlere dönüyor. Biraz da güneşle ısındıysak değmeyin keyfimize.
İnsanın düzeni kendisi odaklı kılmaya çalıştığı hiçbir yerde bu armoniye rastlamak mümkün değil. Muhakkak yolunda gitmeyen bir şeyler oluyor orada.
Ada pek karışık şu sıra. Bir yandan çok yoğun bir emekle bitirilmeye çalışılan suya ilişkin alt yapı çalışmaları, bir yandan boya, badana, temizlik gibi işler sebebiyle sokaklara taşmış mekânların kalabalığı.
Turizm sezonu erken başlayacak. 23 Nisan tatili ile ada ilk misafirlerini ağırlayacak ve sezonun ilk tecrübesini yaşayacak. Bir yandan eksik gedik ortaya çıkacak. Öte yandan sezonla ilgili ilk veriler toplanmış olacak. Ardından ara vermeden bayram tatili başlayacak. Eğer haziran ayında bir küçük mola vermezse aynı hızla temmuz ve ağustosa varacak. Yani sert ve hızlı bir çalışma temposu bizi bekliyor diyebiliriz.
Öte yandan ülkenin içinde bulunduğu zorluklar bizi etkileyecek mi sorusunu oturduğum her masada duyuyorum. Elektrik faturalarındaki yüksek artışların evlere bile büyük ödeme yükleri getirdiği ortada. Yenileme amaçlı alınan mefruşattan tutun, bitkilerden, kahvaltı için yapılan basit bir hazırlığa kullanılacak ürünlere kadar her şeye, beklenilenin çok çok üstünde bir zam gelmiş durumda.
Pandemi sırasında çok kan kaybetmedi adamız. Geç açılan iki sezon başladığı hızla bitti ve şikâyet eden kimse ile karşılaşmadım. Öte yandan pandemi bitmek üzere ve bu rahatlığın ada turizmini daha da hareketlendirmesini beklerken, ortaya çıkan bu zorlu ekonomik koşulların etkisiyle nereye varacağını hep beraber göreceğiz. Bir diğer mesele ise Yunanistan adaları ve İtalya gibi turistik yerlerin açılmasıyla beraber neredeyse yurtiçi ile aynı rakamlara yurtdışı tatilleri yapmak daha cazip bir seçeneğe dönüşür mü sorusu…
Ortaya çıkan koşullarda konaklama ve yeme içme mekânlarının fiyat politikası belirlemesi hayli sorunlu.
Üstelik gittikçe artan mekân kiraları, personel giderleri ve vergileri de ilave edince ekmek aslanın ağzında deyimi yerinde olacak sanırım.
Yine de hem adamızı ziyaret edecek olanları, hem de 3 ay çalışıp 12 ay o kazanç ile geçinen Bozcaada esnafını ortak bir paydada buluşturacak rakamlar az çok ortaya çıkacaktır. Tabi yeni zamlar bu kazanımları ortadan kaldırmazsa.
Turizme başladığımız yıllarda kilosu 8 lira olan kalamar bugün 150 lira. 11 lira olan Ahtapot keza öyle. Demedi 1 lira olan roka bugün 8 lira. Özel bir takım ürünlerin yerini, fastfood, hızlı tüketilen ürünlere bırakacağı bir yıl olacağını düşünüyorum bu sebeple.
Adanın cazibesi her zaman farklı. Bu hem ülkenin turizm odaklı yegâne adası olmasından, hem geçmişinden getirdiği bağcılık ona bağlı şarapçılıkla beraber oluşmuş özgün biricik kültüründen kaynaklanıyor. Elbette mükemmel denizini de ilave etmeli.
Bu farklılığının sürdürülebilir olması buradaki turizmin hep daha iyiye gitmesi demek. Aksi halde sıradanlaşma hele böylesi kendine uygun bir ekonomik zemin de bulunca kaçınılmaz olabilir. Çok dikkatli olmalı.
Zor ve yapayalnız bir kıştı. Güzel bir yaz olması dileğimle.
[Bu yazı Nisan 2022’de Bozcaada Mendirek Dergisi’nin 48. sayısında yayınlanmıştır.]