Ana Sayfa / Sayılar / 2022 / 2022 biterken Bozcaada Ekolojik Belgesel Festivali’ne dair

2022 biterken Bozcaada Ekolojik Belgesel Festivali’ne dair

“Tersyüz edilmiş hakikatin maddi temellerinden kurtulmak; işte çağımızın kurtuluşunu oluşturan şey budur.” Guy Debord, “Gösteri Toplumu” Ayrıntı Yay. 1996

Belgesel izlemek, belki de gösteri sanatları içerisinde insan ve yaşadığı evrene dair söyleyeceği her sözü, doğruca yahut zaman zaman sanatın diğer dallarından destek alarak vermesi bakımından, çağımızın simülasyon dünyasında en doyurucu düşünme ve öğrenme aracı. İzlemek diyorum çünkü seyretmek diyemeyeceğimiz kadar yüklü ve hakikaten “iz sürmek” gereken bir disiplin içeriyor belgesel izleyiciliği. Film seyretmekten oldukça farklı pratiklere sürüklüyor insanı. Örneğin dilini bilmediğim bir ülke ile ilgili bir çevre örgütünün sayfaları içerisinde, çeviri araçları ile iz sürerken buluyorum kendimi.

Bu yıl, 12-16 Ekim tarihleri arasında yapılan Bozcaada Ekolojik Belgesel Festivali’nin başladığından bu yana izleyicisiyim. Bozcaada’da yaşamak bunu doğal olarak kolaylaştırıyor. İlk yıllarının birinde, afişlerini alıp Kadıköy ve Beyoğlu’nda sağa sola, o sıra yine takipçisi olduğum Film ekimi kapsamında gittiğim sinemaların girişlerine yapıştırmak çoğunlukla kolektif yürüyen bu festivalin bir parçası olma duygusuyla mutluluk vericiydi. Kendiliğinden, içinden gelerek parçası olabileceğimiz o kadar az sanatsal etkinlik var ki, BIFED bu anlamda da başladığından beri, hem ait olduğu kültür dünyasında hem de

Bozcaada özelinde ayrı bir önem taşımakta. Bozcaada’da yerelin katılımı anlamında tarih iyi olsa da özellikle okullar ve gençler bu etkinliğe nasıl daha fazla katılım sağlar? Ne olursa arttırmak mümkün olur? Üzerine düşünülmesi gereken sorular.

Çağımız göstermenin, gösterinin çağı. En küçük olaya, duruma, ana kadar. Teknoloji ile beslenen bu gösteride, sadece bir parmağımızla, hafifçe dokunarak tüm sorunları her yöne doğru kaydırıp hayatımızdan ve düşüncelerimizden çıkarabiliyoruz. Üstelik o sırada gönüllüsü olarak izlediğimiz imajlar bütününü dünyanın kendisi sanıp, içinde kaybolup, sponsor reklamlarla zihnimizi tüketim dünyasına ücretsiz teslim ediyoruz. Tam burada, girişte olduğu gibi, Fransız filozof Debord’dan alıntılarsak “Diğer canlılar bir imajı gerçek sansalar bile onun sahteliğini anladıktan sonra ilgilerini kaybederler. İnsan ise her defasında büyülenir, ondan bir haz duyma arayışına girer”

Günümüz alışkanlıkları ile nasıl da örtüşüyor. Anadolu’daki Troya uygarlığını işgale gelen Akha ordusunun Truva Atı’nı arkasına sakladığı bu küçük adamızda, sonbahar kışa doğru yürümeye devam ediyor. Sarıdan kızıla dönen büyüleyici bağlar, üzerinde kuzeyli ve güneyli rüzgârların çalkantısı ile deniz ve sokaklarda sağa sola biriken ölü yapraklar. Sezonun yavaşlaması hatta neredeyse bitmesi ile kendine
kalmış adanın telaşsız hali, muazzam akşam ışıkları, sessizliği ve huzuru. Biraz da yalnızlığı ve bunun yarattığı melankolisi… Bir belgesel festivali izleyicisi için yaratılabilecek daha iyi bir atmosferi hiçbir gösteri üstadı bu denli başarılı yapamazdı. Tenes elindeki asma çubuğu ile gelip kurduğu Tenedos’u -yani Bozcaada’yı- sanki bu amaçla yapmıştı: Düşünmek ve dünyanın nasıl daha yaşanılır, barışçıl, adil bir hayat sunan topraklar olabileceği üzerine dersler çıkarmak.

Ege filozofların okullarını kurduğu bir coğrafya… Miletos Okulu, Assos Okulu hemen aklıma gelenler. Festival, mekân olarak Bozcaada’yı seçmekle, o muazzam günlere de bir göndermede bulunuyor diye düşünürüm bazen.

BIFED, dokuz yıldan beri adada. Seçtiği tarih itibari ile ada halkının da turizm sezonu sonrası katılım gösterebildiği bir etkinlik olduğu için ayrıca önemli. Bu yıl Salhane ve Halk Eğitim Merkezi Çok Amaçlı Salonu olmak üzere iki yerde dünyanın değişik ülkelerinden gelmiş 51 film bizimleydi. Böyle olunca ilgi alanlarımıza göre tercihlerde bulunup her gün 4 seans ile sunulan belgesellerden seçim yapmak gerekiyordu. 4 gün seçimlerimizin peşinde salonlara koştuk. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş jüri ve yönetmenler vardı. Türkiye’den gelen gönüllü, akademisyen, öğrenci, çevreci aktivistler ile, her biri dünyaya dair “ekoloji” başlığı altında çok önemli sorunların altını çizen belgeseller izledik. Kazdağı Koruma Derneği her yıl kalabalık bir ekiple gelmesi bakımından özellikle anılması, hatta kutlanması gereken bir grup…

Dünyanın önemli sorunlarından birisi hiç kuşkusuz ki zorunlu göçler. Göç ve onu hazırlayan veya sonucu olan durumları izlemeyi ve gerçekleri görmeyi önemsiyorum. Biricik insan hikâyeleri üzerinden çok büyük bir sorunu; örneğin ormansızlaştırma, örneğin su kaynaklarını kurutma, örneğin maden arayışları ile topraksız bırakarak yoksulluğa sürükleme, tarım alanlarını yok etme gibi endüstriyel kapitalizmin yıkıcı iş kolları ile kaybedilen dünya miraslarını, kültürlerini, dil ve başka yaşam alışkanlıklarını yani çeşitliliğin istismarını anlatabilen belgeseller favorilerim. O yüzden Ana Yarışma Bölümü ikincilik ödülünü alan Yönetmenliğini Eryc Rocha’nın yaptığı “Edna” adlı Brezilya yapımı belgesel herkesin izlemesi gereken şiirsel bir örnek.

Transbraziliana Karayolu kenarında harabe bir arazide yaşayan Edna’nın mükemmel ifade yeteneği ile tuttuğu günlükleri üzerinden yaşam öyküsünü izlerken bir yandan yaptığı gezintilerle yoksulluğun ve yerel halkların yıllar boyunca uğradığı katliamların, örgütlü dahi olsa küçük ve yerel insan topluluklarının kapitalizm karşısındaki acı dolu tarihinin de anlatıcılığını yapmasına tanıklık ediyoruz.

Festivalin 14 filmin yarıştığı Ana Yarışma bölümü, Fethi Kayaalp Büyük Ödülü ise Meksikalı Yönetmen Sergi Pedro Ros’un yaptığı, topraklarına su gitmeyen Yaqui Kabilesi’nin direnişine odaklanan “Yo’eme Labirenti” filmine gitti. Yaqui halkının yönetmenle kurduğu ilişki üzerinden pek çok geleneğin anlatıcısı olan film olağanüstü sahneler ile dolu. 0,2 Mg Altın, Benim Bu Çalınmış Ülkem, Sağılmış, Uçan Balık adlı apayrı konularda farklı bakış açıları ve teknikler ile iz bırakan pek çok belgeselden bahsedebiliriz. Uçan Balık kısacık bir süre içerisinde nesli tükenmiş bir balık yerine suyun altında onun yaşadığı alanlarda gördüğümüz başka görüntülerle, yüzen insanların, çöpün, plastik atıkların su altındaki
görüntüleri ile izleyiciyi 13 dakikalık sessiz bir düşünme süresine davet ediyor. Öte yandan
Bozcaada’da 9 senedir, her iki ayda bir yayınlanan Mendirek Dergisi’nin sahibi ve editörü Mustafa Dermanlı’nın, üzerinde üç buçuk yıl çalışarak hazırladığı “Denizde Kalan” adlı belgesel de adanın özellikle 1950 ve sonrası balıkçılığının izini sürerek, Bozcaada’da yaşayan neredeyse bütün balıkçılarla yaptığı röportajlar ve su altı görüntüleri ile oldukça güzel bir çalışma olmuştu. O da festival kapsamında gösterildi.

BIFED’22 her yıl olduğu gibi beni, içimdeki sorular ve uzun bir süre dünyayı başka türlü anlamamı sağlayacak pek çok iz bırakarak bitti. Panel ve etkinlikleri ile yönetmenlerle yapılan söyleşilerle, dünyayı belgeselci gözüyle görmek ve sorunları, kaynağına dair doğru bilgilerle anlamak, Festival Kurucusu ve Yönetmeni Petra Holzer’in kapanış konuşmasında söylediği gibi “birbirleri ile konuşan” bu filmler ile dolu bir hafta oldu Bozcaada’da.

Bittikten sonra büyük bir boşluk kalıyor geriye. Dünya, hiç bitmeyen acıları ile yaşarken gördüklerini, başkalarının da görüp anlayabileceği bir formda yeniden yapılandırmak ve bunu rüzgârla dalından kopup yerde çürümeyi bekleyen bir yaprak kadar sessizce yapmak. Dili ve düşünceyi kabalaştırmadan. Doğru bilgilerden ve gerçeklerden hareketle. Birbiriyle konuşan filmler, konuşan insanlar ve çoğalmasını arzu ettiğimiz bu derinlikte etkinlikler.

Gerçeğin farkında olarak yaşamak deneyimi, insanın kendisinden başlamak üzere, muhakkak ki büyük bir dönüşüm için düşünmeye de zorluyor bir yandan. Sahte görüntülerin, tersyüz edilmiş hakikatin gerçeğine aymak, yarattığı dünyanın hazzına tercih etmek için artık daha az araç var elimizde. Sadece insana değil, ağaca, göle, çimene, buluta ve bütün bunları bir arada tutan ruha yani Gaia’ya dokundukça, sarıldıkça, izledikçe ve konuştukça çoğalabilir miyiz?

Bifed biraz da bunun deneyimi gibi benim gibi izleyicileri için.

[Bu yazı Aralık 2022’te Bozcaada Mendirek Dergisi’nin 52. sayısında yayınlanmıştır.]

Hakkında admin2

Bunu Okumaya Ne Dersin?

Bozcaada’nın ABC’si

Adayı anlamak isteyenler için mini-rehber… Adaya hiç gelmemiş olanlar soruyorlar: “Bozcaada nasıl bir yer?” Onlara …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir