Ana Sayfa / Sayılar / 2022 / Aynalı

Aynalı

Bu güzelliğin adı “Aynalı”. Adını kızım koydu. Anı kalsın diye hikâyesini paylaşmak istiyorum.

Bozcaada’dan sevgili arkadaşım Günay’la birkaç sene evvel adada keçiciliğin gittikçe azaldığına dair hasbihâl etmiştik. Günay da kendilerinin de keçi beslediğini ama gittikçe zor hale geldiğini söylemişti. Zira babası Ruhi amca yaşlanmış, Günay’ın üzerindeki iş yükü de yıllar içinde daha da artmıştı. Günün birinde eğer imkân olursa bir ada oğlağını köyde yetiştirmek için kendisinden istemiştim.

Gel zaman git zaman, bu senenin mart ayında Günay bir keçilerinin üçüz doğurmak üzereyken karnındaki bir oğlağın ters dönmesi sebebiyle, hem anne keçiyi hem de yavrulardan birini kaybettiklerini söyledi. Doğan iki oğlağı elle emzirdiklerini, bunun da zorlayıcı hale geldiğini ve hâlâ yetiştirmek istiyorsam iki oğlağı da verebileceğini ekledi.

Bende bir heyecan!

Tek başıma iki oğlağa bakabilecek bir bilgim yoktu. Ama yaşadığım Ayvacık-Süleymanköy’de komşularım küçükbaş hayvancılık yapıyorlardı. Koyun ve keçileri vardı. Onlara söyledim ve oğlakları almaya karar verdik.

Günay 40-45 günlük oğlakları genişçe bir karton koliye koydu ve feribota bindirdi. Ben, kızım
Ada ve köyden arkadaşım Yılmaz ile iskelede ‘emanetleri’ karşıladık. Arka koltukta koli içinde
oğlaklar ve kızım, köye kadar vardık.

Oğlakları aldık, Günay’ın da diğer hayvanlarına vermesi için kendisine çuvalla darı hediye
ettik. Mısırlar Günay’da, oğlakla bizdeydi artık.

 

Yıllar önce Kamil Aktan’ın abisi Abdullah Aktan, Göztepe’deki kışlalarında keçicilik yaparlarmış. Zaman içerisinde keçiciliği bırakmaya karar vermiş ve elindeki yaşlı keçilerden birini veya birkaçını Çoban Ali’ye vermiş. Günay ise bunun haberini alınca, işte yukarıda bahsi geçen bu anne keçiyi Çoban Ali’den almış. Amacı ada keçisinin devamını sağlamakmış. Tabi safi bir ırk olarak ‘ada keçisi’ değil de Maltız keçisi kırması demek daha doğru…

* * *

Köye vardıktan sonra komşularımızın diğer oğlakları arasına kattık iki ufak yavruyu. Kızım Ada oğlakların birine “Üzüm”, diğerine ise “Aynalı” ismini koydu. Oğlaklar hiç anne sütü emememişlerdi. Günay onları biberonla beslemiş, sonrasında biz devralınca da birkaç gün aynı sistem devam etmiştik. Yılmaz ve kardeşi Şerifahmet oğlaklardan alacalı renkli olan Aynalı’yı, doğumda yavrusunu kaybeden bir anne keçiyle eşleştirmeyi başardılar.

Ailenin keçilerle ilgilenen bireyi ise Yılmaz ve Şerifahmet’in babaları Resul aslında. Kızgın olduğu anlarda keçilerin yanına gidip sakinleştiğine de çokça şahit oldum. Tabi bizim çocukların anneleri Zekiye abla da sağım zamanı ve peynir işlerinde el emeğini ortaya koyanlardan. Elinin lezzetiyle yaptığı keçi peynirlerini, koyun yoğurtlarını afiyetle yiyoruz.

Birkaç günün sonunda -yukarıda da dediğim gibi- bizim Aynalı, komşunun keçisini emmeyi kabul ederken, anne keçi de Aynalı’yı evlat belledi. Üzüm’ün bahtı Aynalı kadar açık değildi. Biberondan zor süt emiyor, diğer oğlaklar kadar cevval davranmıyordu. Gittikçe güçsüz kaldı ve kendisi sürüden koparak Trakya’ya doğru bir yolculuğa çıkıverdi.

Bozcaada’da doğumda anne keçi ve yavrulardan biri ölmüş, hayatta kalan iki yavrudan Üzüm’ün akıbeti kötü sonuçlanmıştı. Irkı devam ettirecek Aynalı ise palazlanarak büyüdü durdu. Havalar ısındıkça, günler uzadıkça merada geçirdikleri vakit de arttı oğlağın. Şimdilerde neredeyse bir yaşına erişmiş bir keçi halini aldı Aynalı.

Yakında anne olursa, hiç şaşırmam!

[Bu yazı Aralık 2022’de Bozcaada Mendirek Dergisi’nin 52. sayısında yayınlanmıştır.]

 

Hakkında admin2

Bunu Okumaya Ne Dersin?

Diyojen’in üzümleri

      Arada az miktarda zehir, Bu hoş rüyalar sağlar. Son olarak da çok …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir