Ana Sayfa / Sayılar / 2023 / Kuraklık

Kuraklık

Batı Avrupa bağları bu yıl büyük bir kuraklık yaşadı. Kuraklık İspanya’da zeytin verimini de büyük ölçüde etkiledi. İspanya zeytinde “yok yılı” yaşıyor. Kuraklık yalnız üzüm kalitesi ve verimi etkilemekle kalmadı, bazı bağların kurumasına da neden oldu. Bu kuraklık beklenen bir olguydu. Yıllar önce İtalya’da bağlarda dolaşan bir arkadaşım, yaşlı bir bağcının kütüklerin etrafını açmakta olduğunu görmüş ve nedenini sormuştu. Yaşlı bağcı, kütüğün yüzeye yakın köklerini kestiğini, bağların köklerini derine yönlendirdiğini ve bir kuraklığa karşı bağı hazırladığını söylemişti.

Bozcaada’da bir üzüm sezonunu daha geride bıraktık. Yağış fazla olmasa bile bağlar için yeterli olmalı ki, goble bağlarda Karasakız gibi üzümlerde verim iyiydi. Yüksek sistem telli bağlarda, Kabarne, Merlo, Şiraz gibi şaraplık üzümlerde ise %15’e varan verim düşüklüğü yaşadık. Bu verim düşüklüğünü ada bağcılarıyla da tartıştığımda şu sonuca vardık. Geçen yıl verim beklenenin üzerindeydi, bu fazlalığı denetim altına almak için herhangi salkım seyreltme yapılmamıştı. Bilindiği gibi yıl içinde asmada üzüm salkımları beslenirken aynı zamanda gelecek yılın üzüm gözleri oluşur ve beslenir. Üzümün fazla olduğu yıllarda gelecek yılın gözleri zayıf kalır. Adanın yerli bağcıları bu olguya, “asma çubuk yapmadı” derler. Özellikle kurak geçen yıllarda gelecek yıl gözleri gelişmez, asma çubuk yapmaz. Sonuç asma çubuğunun yeterli kalınlığa ulaşmaması, 8-9 mm olmayıp 4-6 mm arası kalmasıdır ve üründe ciddi bir düşüş olur. Adanın yerli bağcıları bu olguyu bildikleri için daha budama sırasında önlem alırlar, “çubuğa budama ya da ürüne budama” dedikleri sert ya da daha fazla göz bırakan budama yaparlar.  Bu budama tarzı bir anlamda kuraklığa karşı bir önlemdir. Çubuğun zayıf olduğu yıllarda budama sırasında daha az göz bırakılarak o sezon içinde yeterli kalınlıkta çubuklar ve verimli sağlıklı gözler oluşturulur.

Budama aşamasında o yıl ne kadar yağış olacağını bilmek güçtür. Ama mayıs ayında çiçek açıp ilk salkımlar görülmeye başlandığında yağış durumuna göre seyreltmeye gidilebilir. Gene adada yoğun olarak uygulanan tepe alma, koltuk alma, sürgün seyreltme işlemleri de bir yandan vejetasyon-büyümeyi denetim altına alırken diğer yandan yağış-kuraklık durumuna göre ürün kontrolu sağlar. Adada toprağın ve bitkinin günlük su kayıplarını gözleyen ve ölçen bir istasyon kurulursa, kuraklığa karşı önlem almak daha kolaylaşacaktır. Gelibolu Yarımadası’nda çok geniş bağ alanlarında çalışan bir uzman dostumuz son dört yılda iklim değişikliğinin çok net olduğunu hem gözlem istasyonu verilerine dayanarak hem de kendi deneyimleriyle belirtmektedir.

Çanakkale bölgesinde ortalama yağış miktarının 620 mm civarında olduğu bilinir. Bozcaada için de bu miktarı geçerli kabul edersek, adamız da her yıl metrekareye 600 litre yağmur yağıyor, bu da 100 m2 çatısı olan bir evin yılda 60 ton su toplayabileceği anlamına gelir. Adada bağ evlerinde çatı suyu toplama sisteminin gelişmemiş olması, her yıl binlerce ton su kaybı demektir. Yeni yapılacak binalarda yalnız çatı suyunun değil, zemindeki terasların suyunun da toplanıp depolanması kuraklığa karşı alınacak önemli bir önlem gibi görünüyor.

Diğer önemli bir önlem yeraltı sularının kullanımının denetim altına alınmasıdır. Bilindiği gibi adada yeraltı suyu kullanma izni “tarımsal amaçlı” olarak verilmektedir. Ama biliyoruz ki bunun dışındaki kullanımlar da yaygın. Yeraltı sularının bir gün tükenebileceğini Konya Ovası örneğinden biliyoruz. Bir zamanlar on metrelerden çıkan yeraltı suları günümüzde birkaç yüz metrede bile tükenmekte, Konya Ovası’nda büyük çöküntüler-obruklar oluşmakta. Adada bir gün obruk olabileceğini düşünmek bile, tüyler ürpertici. Ama olmaz olmaz demeyelim. Geçtiğimiz yaz İngiltere gibi yağmur ülkesinde bile çimen sulamanın yasaklandığını biliyoruz. Ama bizim suyumuz bol olmalı ki(!) çimenlerimiz sulandı. Adamızda da yeraltı sularının tarımsal amaç dışında kullanılmaması beklenir.

Ada bağlarında birkaç istisna dışında sulama yapılmaz. Sulama fidan dikildiği yıl, gelişme durumuna göre gerekirse ikinci yıl devam eder. Bu sulama fidanın bir yanında açılan dar bir çukurdan olabildiğince kök bölgesine yapılır. Sonra bu çukur hemen kapatılır. Bazı yanlış uygulamada fidanın etrafında derin olmayan geniş bir çukur (yalak) açıldığı, sulamadan sonra kapatılmadığı görülmektedir. Böyle bir sulama yarardan çok zararlı olmaktadır. Çünkü açılıp kapatılmayan geniş çukur üzerinde toprak kuruyunca çatlaklar oluşmaktadır. Bu çatlaklar ise rüzgârın oluşturduğu negatif basınç ve kapilarite etkisi ile toprak suyunun hızla buharlaşıp kaybolmasına neden olur. Kısa sürede fidana verilen sudan daha fazlası buharlaşır. Çiftçiler bunu bilirler “toprak kaymak yaptı” derler ve bunu hemen gidermenin yolunu ararlar. Yağmur sonrası toprak işlemenin nedenlerinden biri de budur. Bağcılığa yeni başlayan dostlarım arasında bu yalakla sulama çok yaygın. Bu teknikle genç fidanlar kuruma aşamasına geliyor.

Topraktaki su kaybı hızını kesmek için kapilariteyi kırmak, suyun yer çekimine karşı yukarıya yükselerek kaybını önlemek gerekir. Bu yazıyı okuyanlar, “Ama goble bağlarda geleneksel olarak yalak açılıyor” diyebilirler. O yalak su tutmak için değildi. Bağın kökleri 3-5 metreye uzanır. Şimdi yapılmıyor ama işçiliğin ucuz olduğu, üzümün para ettiği dönemde yalak, yüzeyde oluşan tembel kökleri temizlemek ve ot mücadelesi için yapılırdı ve hemen kapatılırdı. Bunların ikisi de suyu tutmak, kuraklıkla mücadele içindir.

Anadolu’da çiftçiler arasında bir söz vardır, “bir çapa iki su demektir”. Bu çapalama ile gene suya ortak olan otlar temizlenir ve toprağın yüzeysel çatlağı kırılır. Adamızın eski Rum bağcılarının söylediği “bir tımar, bir humar” sözcüğü de toprak işlemenin, suyu nasıl tuttuğu ve verimi artırdığı anlamına gelir.

Bunun yanında ülke topraklarında organik madde eksikliği toprağın su tutma kabiliyetini azaltmaktadır. Suyu tutmanın bir yolu da toprağı organik madde yönünden zenginleştirmektir. Bunun için sıra aralarına atlamalı olarak bakla ya da fiğ ekilebilir. Bu yolla toprak zenginleştirilir ve su tutma kapasitesi artırılır. Ot düşmanımız değildir. Bağlardaki otları biçip çirkin görünüyor diye bir kenara atmayalım. Çubuk yakma, çubukları bağdan çıkarıp bir kenara yığma geleneği de goble bağları, organik madde yönünden çok fakirleştirmiş olmalı. Çubukları parçalayıp tekrar bağa döndüren bir sisteme gereksinimiz var, kooperatif mi yapar, Tarım müdürlüğü mü?

Erozyon, verimli yüzey toprağının yağmur ya da rüzgâr yoluyla kaybedilmesidir. Yağmur suları toprağı sürükleyip giderken kendisi de akıp gider. Yağmur suyunun bağda tutulması için çeşitli önlemler vardır. Bunun en bilindiği sonbahar toprak işlemesinin eğime dik yönde yapılmasıdır. Bunun yanında sonbaharda yapılacak derin patlatma hem suların daha derinlere inmesini sağlayacak hem de yüzey köklerini temizleyerek bağın köklerini derine yönlendirecektir. Bütün bunlar yapılamıyorsa toprak sonbaharda otlu bırakılmalıdır. Ot suyun hızını kesecektir.

Dileyelim adamız Batı Avrupa’nın yaşadığı kuraklığın benzerini yaşamaz. Ama bağcıların önlemlerini şimdiden almaları, toprak işleme, suyun ekonomik kullanımı ve bakım için yeni teknikler geliştirmeleri yararlı olacaktır.

__________

Not: Bu yazı Süleyman Ayaz ve Feridun Çarmıklı’nın katkılarıyla hazırlanmıştır. Kendilerine teşekkür ederim.

[Bu yazı Şubat 2023’te Bozcaada Mendirek Dergisi’nin 53. sayısında yayınlanmıştır.]

Hakkında admin

Bunu Okumaya Ne Dersin?

Bozcaada’daki çocukluğum / ΤΑ ΠΑΙΔΙΚΑ ΜΟΥ ΧΡΟΝΙΑ ΣΤΗΝ ΤΕΝΕΔΟ

Çocukluğumu düşününce aklıma ilk gelenler resim Rum Mahallesi’nde olan evimiz, Rum İlkokulu’nda Türkçe, Rumca ve …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir