Ana Sayfa / Sayılar / 2016 / Bitmeyen işleri bitiren hayaller

Bitmeyen işleri bitiren hayaller

Bu sayfada ada sanatını anlatmaya müzikle başladık. Sahne ve ses sanatlarıyla devam edip el sanatlarına geçiş yaptık. Yine aynı alandan önemli bir ada sanatçısını bu sayıda konuk ediyoruz. Bozcaada’da kurduğu cam atölyesi ile kısa sürede dikkat çekici işlere imza atan Zeynep Aksu ile iki tutkusu üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik…

Zeynep Aksu kimdir?

1966 yılında İstanbul’da doğdum. Sankt Georg Avusturya Ticaret Lisesi’ni, ardından Marmara Üniversitesi İktisat bölümünü ve Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme programını bitirdim. Üniversite sonrası başta moda sektörü olmak üzere farklı sektörlerde yurtiçi ve yurtdışında üst düzey yöneticilik yaptım. Dünyanın pek çok ülkesini ve şehrini ziyaret etme ve farklı kültürlerle tanışma fırsatı buldum. Çok sevdiğim işimin yanı sıra, cam sanatı ve Bozcaada gibi iki de tutkum oldu.

Neden cam sanatı ve neden Bozcaada?

Cam, insanlığın keşfettiği ve ürettiği en eski maddelerden biri. Sınırsız kullanım alanı bulunan doğa dostu bu önemli materyali, sanırım çoğunlukla şeffaf ve görünmez oluşundan fazla düşünmeyiz, önemsemeyiz. Ben uzun yıllardır bu muhteşem ve sıra dışı malzemeye tutkunum…

Cama ilk tutkunuz nasıl başladı?

Cama ilk ilgi duyuşum, daha ilkokul sıralarında iken babamın bir Venedik seyahati sonrasında avucuma bıraktığı, camdan yapılmış küçük tombul bir serçe kuşu ile başladı. O zaman kullanılan renklere, forma, parlaklığa ve saydamlığa hayran kalmıştım. Bu küçük kuş halen evimin baş köşesinde durur. 2004 yılında, Beykoz – Öğümce köyündeki Cam Ocağı ile tanışana kadar camla olan uğraşım koleksiyoner olarak devam etti. 2004 yılından sonra, işimden ve seyahatlerimden arta kalan zamanlarda çeşitli atölyelerde yerli ve yabancı cam sanatçıları ile fırsat buldukça çalışmaya başladım.

 

Peki, Bozcaada nasıl hayatınıza girdi?

Adaya ilk ziyaretim 1997 yılında tabelaları takip ederek yaptığım bir gezi sonucunda oldu ve ayak basar basmaz, yaşamın yavaş ve keyifli aktığı bu büyülü, küçük adaya âşık oldum. Burada yaşamaya ait kararı da ilk o zaman aldım. Sonrasında her yıl düzenli olarak adaya gelmeye başladım. Dostlar, arkadaşlar edindim. Onların da ön ayak olması ile zaman içinde Rum mahallesinde, önünde küçük bahçesi olan iki katlı bir de ev aldım. Cam çalışmalarıma devam ederken Bozcaada’daki yaşamıma dair hayallerim de şekillenmeye başlamıştı. Ben bu hayalleri kurarken önümde bilgisayar ekranı, çalan telefonlar, gelen mesajlar, bitirilmesi gereken hesaplar, yönetilmesi gereken insanlar, yapılması gereken iş seyahatleri, tutturulması gereken bütçe hedefleri, katılmam gereken toplantılar vardı. Son beş yıldır tanınmış bir erkek giyim markasının marka direktörlüğünü yapıyordum. Kariyerim açısından iyi bir noktada idim. 2013 yılına başlarken, yılbaşı gecesi bir karar aldım…Yeni yılla birlikte istifamı verdim ve Mart ayında işimden ayrıldım. Sonrasında İstanbul’daki evimi kapatarak adaya yerleştim ve Zeynep Aksu Cam Atölyesi’ni kurdum.

Biraz atölyenizden bahseder misiniz?

Şimdilerde çalışmalarımı giriş katını bir cam atölyesine dönüştürdüğüm Bozcaada’daki evimde sürdürüyorum. 2014 yılında gereken donanım ve fırınlara yatırım yaptım. Böylece Bozcaada bu sanatı yapmak isteyen tüm amatör ve profesyoneller için ilk cam atölyesine kavuşmuş oldu. Bu atölyede hem rengârenk camlarımı sevgiyle eritip şekillendiriyor, adanın verdiği türlü ilhamları yansıtan cam objeler üretiyor, hem de bu sıra dışı malzeme ile daha yakından tanışmak isteyenlere eğitimler veriyorum… Farklı cam sanatı tekniklerinden arzu ettiklerini deneyimleyenler evlerine kendi yaptıkları boncuklar, takılar, küçük biblolar, tabaklar veya panolar ile dönüyor… Adadaki kültürel ve sanatsal gelişimi teşvik etmek, çocukların yaratıcılıklarını geliştirmek amacı ve gönüllülük esası ile adalı çocuklara da eğitimler vermekteyim.


Biraz sergilerinizden bahseder misiniz?
Cam sanatının dünyada en gelişmiş ülkelerinden biri sayılan İsveç’te, 2014 yılında 35 Türk cam sanatçısının eserleri sanat severlerle buluştu. “Glass Unlimited”  isimli sergiye seçilen 35 kişiden biriydim. “Fields of Joy” (Neşe Tarlaları) isimli eserim ile katıldığım sergide çalışmamın beğenilmesi büyük bir mutluluk kaynağı yarattı. İlk kişisel sergimi ise bu yıl Bozcaada Rengigül Sanat Galerisi’nde açtım. 15 gün açık kalan sergiye ilgi oldukça yoğundu. ‘Bozcaada Düşleri’ isimli sergimde farklı tekniklerle çalıştığım 40’ın üzerinde eser vardı. Eserlerde kullandığım farklı teknikler ile uyumlu olarak İtalyan, Amerikan, Çek, Alman ve Türk camları kullandım. Çalışmalarımın genelinde soyut ve somut öğelerin birbirine geçişi vardı. Serginin ilhamı adından da anlaşılacağı üzere Bozcaada idi.

Son olarak söylemek istedikleriniz…

Camın uçsuz bucaksız dünyasında öğrenilecek daha çok şey ve kat edilecek çok yol var. Bende bu yolculuğu çok sevdiğim Bozcaada’da mutlulukla sürdürüyorum. Hayalinin peşinden gitmek isteyenlere ise şunu söylemek isterim. İstemek, hayalini kurmak ve bir ucundan başlamak bitirmenin yarısıdır. Diğer yarısı ise iyi planlama yapmış olmak ve çok çalışmaktır.

[Bu yazı Aralık 2016’’da Bozcaada Mendirek Dergisi’nin 16. sayısında yayınlanmıştır.]

Hakkında admin2

Bunu Okumaya Ne Dersin?

Eskinin şarap fabrikası, bugünün oteli

Eskiyenler yenilenmeli, yenilerse çağın estetik anlayışına göre tekrar yorumlanmalıydı. Bu şarap fabrikası da yaklaşık 100 …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir