Düşünün ki, Bozcaada’da 19. yüzyılın ortalarında inşa edilen bir yapı bugün halen, aynı güzellik ve görkemiyle ışıl ışıl bir şekilde ayakta. Bu sayıda, adanın ‘kudretli’ olarak tanımlanabilecek yapılarından birine, Kuşlu Konak’a büyüteç tutuyoruz.
İsimler mekânların karakterini yansıtır; ve hattâ yaşatır çoğu zaman. Bir mekânı geçmişinden koparmadan bugüne taşıyabilmekse, ülkemizde, kendi özgün mimarisine sahip yapıların çoğunlukta olduğu yerler dışında pek de görebildiğimiz bir şey değil.
Bozcaada bu açıdan en şanslı yerlerden bir tanesi. Düşünün ki, 19. yüzyılın ortalarında inşa edilen bir yapı bugün halen, aynı güzellik ve görkemiyle ışıl ışıl bir şekilde ayakta. Bu sayıda, adanın ‘kudretli’ olarak tanımlanabilecek yapılarından birine, Kuşlu Konak’a büyüteç tutuyoruz.
Fırtınanın Getirdiği Aşk…
Size bu yapının ortaya çıkış sebebinin aşk olduğunu söylesem ne dersiniz? Bir konak düşünün; adeta onu yapan kişi tarafından sevdiği kadına bir düğün hediyesi özelliği taşısın. Bu fikirle atılıyor Kuşlu Konak’ın
temelleri. 1853 yılında, aslen Cundalı olan Konstantin Emmanuel tarafından. Konstantin denizci. Fırtına bir gün onun yolunu mecburen Bozcaada’ya düşürüyor. Gönlünü de Bozcaadalı Eleni’ye. 1894 yılında Konstantin’in vefatına kadar, kalabalık bir aile olarak bu konakta yaşıyorlar.
Marigo’dan Panayot’a (Taki) 100 Yıl…
Eski adı Emmanuel Aile Evi. Konak, çok uzun süre Konstantin-Eleni çiftinin çocuklarının elinde kalıp, neredeyse yüz yıl sonra, adada şarapçılık yapan Panayot Sarı’nın olana kadar bu isimle biliniyor. Bugünkü adı ise Kuşlu Konak. Binaya adını veren unsur, yapının ön cephesiyle yan cephesinin birleştiği iki kat kesişme sütununun en üstündeki kuş heykeli.
Heykel, yapıda inşa için kullanılan taşın seçimi, adeta abidevi bir görünüm kazandıran doğru yükseklik ve sadelik gibi özelliklerle birlikte konağın karakterinin başat özelliklerinden birini ortaya koyuyor.
Yağmur Turgay’ın Sihirli Elleri…
1984, konağın kaderinin değiştiği yıl. 24 Temmuz 1945 tarihinde İstanbul’da doğan ve inşaat yüksek
mühendisi olan Yağmur Turgay o yıl konağı satın alarak bugünlere ulaşmasındaki ilk ve en önemli adımı atıyor. Zaman içerisinde, her aşamasıyla birebir ilgilendiği restorasyon sürecine 2000’li yılların başlarında. Bozcaadalı mimar Ayşe Deniz Sekban da dahil oluyor ve sonunda yapı bugünkü halini alarak tarihteki yerini yeniden ediniyor. Bir bakıma, Yağmur Turgay 2003 yılında hayatını kaybettikten sonra bu önemli görevi tamamlamak Ayşe Deniz Sekban’a kalıyor ve Bozcaada’ya harika bir armağan bırakıyorlar. Müteşekkir olmamak mümkün mü?
Bir Yanı Denize, Bir Yanı Dar Sokaklara Uzanır…
Konak bugün, Sema Turgay tarafından dikkat çekici bir iç tasarımla otel olarak işletiliyor. Bir ucu arka
denize, bir ucu adanın dar sokaklarına uzanan köşesinde, zamanın kadim bekçisiymiş gibi dimdik ayakta
misafirlerini bekliyor. Bozcaada’ya geldiğinizde, konağın, zamanın öte yanına geçiyormuşsunuz hissi
yaratan kapısından içeri girmekten imtina etmeyin. İçeride sizi doğal olarak kendine çekecek bir zaman
döngüsü bulacaksınız.
Yararlanılan Kaynaklar:http://www.kuslukonak.com/index.htm
Ayşe Deniz Sekban Mimarlık Ofisi”
[Bu yazı Aralık 2016’da Bozcaada Mendirek Dergisi’nin 16. sayısında yayınlanmıştır.]