Mevsime inat güneşli bir İstanbul sabahından yazıyorum size. Sonbaharı yaşarken, adım adım kışa da yaklaşıyoruz bu günlerde, ısıran bir soğuk var yüzümüze vuran. Sıcacık bir fincan kahve olsa elimde şimdi, yanımda şömine yansa ve ben adada olsam… Kaleyi izlesem uzaktan; zulümlere, yıkılmalara rağmen yine de ayakta duran güçlü kaleyi… Sebepsiz bir bir melodi var dilimde “…gündüzümde, gecemdesin, çalınmasın, söylenmesin, sen benim şarkılarımsın…”
Bu aralar biraz böyleyim ben, sonbahar depresyonu mudur nedir yaşadığım? Hüzünlü bir yanım… Sanki biraz da kırgın kalbim. İnsanlara, yaşananlara, yaşanamayıp yarım kalanlara… Özlemlerime, özlenenlerime…
Umuttan bahsetmek istedim bu sayıda. Çok güzel bir dostumdan duydum ilk defa “Umudun rengi ‘mavi’dir Elif’im” dedi… O sebepten mi, “Masmavi denizin ortasındaki umudumu yeşerten boz adayı bu kadar çok sevmem?” diye düşündüm içten içe…
Hiç yitirdiniz mi umudunuzu? Ne hissettiniz o an? Her şeyden vazgeçmek geldi mi içinizden? Umut nedir peki? Mavi midir gerçekten rengi? Adayı çok özlediğimden mi böyleyim acaba? Yoksa yaşananlar mı incitti kalbimi?
Umutlarınızı hep taze tutun dostlarım, her şeye rağmen inanın kendinize, sevdiklerinize, yarınlarınıza, komşularınıza, aynı vatan üzerinde yaşadığınız memleketdaşlarınıza… Yarınlar hep umudu müjdeler insana, elbet karanlıklar son bulur, her gecenin bir sabahı illa ki vardır. Sakın vazgeçmeyin inanmaktan, yaşamaktan, ülkenizden, topraklarınızdan… Ne acılar gördü bu topraklarda yaşayan insanlar, ne sonlara yaklaştılar. Ama hiç vazgeçmediler inanmaktan… Yaralandılar çokça, kaybettiler sevdiklerini, evlatlarını, babalarını, kardeşlerini ama hiçbir zaman yitirmediler umutlarını. Çok yaralı bir ülkeden yepyeni bir vatan yarattılar yıllar evvel. Siz de yılmayın sakın zorluklardan, kaybedilen savaşlardan, yitirilen inançlardan. Damarlarınızdaki asil kana güvenin ve umutla yürüyün yarınlara…
Bir çocuğun gözlerine bakın umudunuz azaldığında… Yaşlı bir teyzeye, paketlerini taşımasında yardım edin… Bir köpeğin başını okşayın, bir kediye mama verin, kuşları besleyin sonra, umudun rengi mavi gözlü kargalara ekmek verin sabah ayazında… Deniz mavisi gözlü yüce Atatürk’ü düşünün, yoktan nasıl var ettiğini… Gökyüzüne bakın, masmavi gökyüzüne… Unutmayın umut hep var aslında, sakın vazgeçmeyin! Sakın terk etmeyin… Ve sakın ola gülümsemekten vazgeçmeyin…
[Bu yazı Aralık 2015’de Bozcaada Mendirek Dergisi’nin 10. sayısında yayınlanmıştır.]