Bir ada insanını ziyarete adaya gelip isim, soy isimle sorduğunuzda , bazıları kim olduğunu çıkartamaz. Ama lakabıyla sorduğunuzda herkes tanır. Ahmet Tekin veya Abdullah Tekin derseniz karşısındaki insan düşünür, ama Zogu Abdullah veya Zogu Ahmet derseniz herkes tanır. Yazılarımda elimden geldiğince ada insanından çeşitli kesitler sunmaya çalışıyorum. Zogu Ahmet amcamız, hiç okumamasına rağmen, kız çoçuğunu İstanbul’a okula gönderecek kadar ileri düşünceli, adanın ileri gelen bağcılarından sadece biri.
70’li yıllar, o zamanlar ulaşım motorlarla yapılıyor. Yanlış olmasın ama o zamanlar bağcılık ve şarapçılık üzerine bir toplantı için, İstanbul’dan yetkili bir grup insan Bozcaada Bağcılar Birliği’nin davetlisi olarak adayı ziyaret ederler. O zamanki adalıların en büyük alışkanlığı günümüzdeki gemi karşılaması gibi son posta Yakar’ın motoru karşılamak, geleni gideni görmek. Tabii ki böyle bir insan yoğunluğu, trafik hatta vasıta bile bulunmuyor. Neyse misafirler motordan iner, ellerinde çanta ve valizler vardır. Rahmetli Zogu Ahmet misafirlere “hoş geldin” der ve valizleri sırtına yükleyip, kalacakları otele kadar taşır. Misafirler para vermek isteseler de, Ahmet amca güler, kibarca reddeder ve oradan uzaklaşır. Akşam olur, şimdi hepsi ebediyete intikal etmiş olan, Hayati Talay, Tarık Ataol, Arallar, Orhan Yunatçı ve diğer ada müdavimleri misafirleri akşam yemeğine davet ederler. Tabii ki Zogu Ahmet de oradadır. Misafirler tam da gündüz yaşanan olaydan bahsedip rahmetli Hayati abiye durumu anlatmaktadırlar. Ahmet abiyi görünce şaşırırlar ve eliyle onu gösterirler. Hayati abi, “Adamızın bağcılarından ve ileri gelenlerinden biridir” diye tanıştırınca misafirler büyük bir mahçubiyetle kendisine tekrar teşekkür ederler.
Eskilere uzanırsak Fıçıçı Stelyo, Davulcu Niko, Fırıncı Haralambo, Arap Yorgi, öbür tarafta Gada Hasan, Hafız Ahmet, Varyemez İbrahim, Gardo İsmail, Camako Ersin, Patata Şerafettin (yani rahmetli babam), Yanık Ömer, Davulcu Emin, Çakıçı Kazım, Baston Baki, Kürt Emin, Dıgıdık Mustafa, Binlik Mehmet ve daha ismini htırlayamadığım nice lakabıyla anılan ada müdavimleri… Hepsine has ada hikâyeleri saymakla bitmez.
Çevrenize baktığınızda bu isimlerin üç beş kuşak torunları bile hâlâ dedelerinin veye babalarının lakaplarıyla tanınır. Eminim hepsi de atalarıyla gurur duyuyorlardır, bu isimleri ve bu toprakları onlara bıraktıkları için. Hepsinin ruhları şad olsun.
[Bu yazı Aralık 2015’de Bozcaada Mendirek Dergisi’nin 10. sayısında yayınlanmıştır.]