Ana Sayfa / Sayılar / 2015 / Böyle bir ada düşlememiştik

Böyle bir ada düşlememiştik

Geçen yaz zor bir turizm sezonu geçirdik. Daha da düşündürücüsü, geçirdiğimiz zor sezonun gelecekteki daha zorların habercisi olması. Umulanın üzerinde gelen ziyaretçiler, özellikle günübirlikçiler, adanın imkânlarını zorladı. Patlayan kanalizasyonlar, kesilen sular, geç  vakitlere kadar süren eğlence yerlerinin gürültüsü özellikle merkezde yaşayanların hayatlarını çekilmez hale getirdi. Bütün bu olgular sürpriz değildi. Adanın yerli halkının gereksinimi için düşünülmüş foseptik çukuruna dayalı pis su sistemi, adaya karşıdan gelen su, adanın tarımsal ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanmış ulaşım şebekesi, özellikle festival boyunca feribotların sürekli taşıdığı günübirlikçilerin yükünü taşıyamadı. Öyle ki festivalin son günlerinden birinde bu yükü feribotlardan biri de taşıyamadı, yolculardan bir bölümü dışarıda kaldı. Her şey gibi adanın da kaldırabileceği bir yük vardı.

Planlamada taşıma kapasitesi ve eşik diye bilinen iki temel kavram vardır. Taşıma kapasitesi isminin de anlattığı gibi bir şeyin taşıyabileceği miktarı-yükü belirler. Planlama kavramı olarak taşıma kapasitesi ise bir çevrenin bozulma aşamasına gelmeden ve ciddi çevresel sorunları ortaya çıkarmadan üstesinden gelebileceği değerleri belirtir. Bozulma aşamasına gelmenin sınırlarını ise eşikler belirtir. Sade bir anlatımla bardağın alabileceği su ve bir noktadan sonra bardağın taşması gibi.

Bozcaada açısından baktığımız zaman bu eşikler yol şebekesi, kanalizasyon sistemi, temiz su sistemi gibi alt yapıyla, sosyal yapı gibi yerel olabilir. Bunun yanında teneffüs ettiğimiz hava gibi yaşamsal, deniz, kumsallar, bağlar, kekik tarlaları, ormanlar gibi rekreasyona  dayalı eşikler söz konusu.

Şöyle düşünülebilir; bu eşikler zorlanamaz mı? Örneğin ada yolları darsa genişletilemez mi? Elbette genişletilir, ama uzmanların söylediğine göre trafik öylesine doyumsuz bir canavardır ki siz yolları genişlettikçe artar ve çevresel bir çöküntüye kadar daha fazlasını talep eder.

Bir arkadaşımız anlattı. Geçtiğimiz yaz bağlarında otururlarken önlerindeki yolda bir araba durmuş. İçinden bir aile çıkmış. Ailenin beyi bağa girmiş ve eşine, “Ben zeytinleri topluyorum, sen de üzümleri al demiş”. Sonra ne olmuş? Önemi yok. Belli ki kırsal kültürde yaygın olan geçerken bir salkım üzüm koparma, kent kültüründe eşikleri aşmış. Bunun yanında arabalarda içilen biranın şişesini fırlatıp bahçenize atmalar, sonuna kadar açılan ve gürültüye dönüşen müzik, sokak kavgaları bazı eşiklerin aşıldığını gösteriyor. Düşlediğimiz ada bu değil. Düşlediğimiz ada ekolojik değerlere, doğal çevreye, kasabanın yerel mimari dokusunun korunması ve sürdürülmesine öncelik veren, turizmi eğlenceden çok kültürel değerler üzerine kuran bir yaklaşımı hak ediyor.

Geçen yaz yaşadığımız deniz, eğlence ve yeme içmeye dayalı turizmin ülkemizde pek çok seçeneği var. Turistin yalnız bu tür servis veren yerlerden çok çabuk sıkıldığı ve kendine yeni yerler aradığı deneyimlerle biliniyor. Bunun güzel örnekleri ülkemizde ve yurt dışında da var. Bu yaklaşım, toplu turizmden çok, bireysel-kültürel turizme dayalı sürdürülebilir ve uzun vadeli bir çabayı gerektiriyor.

Ada için bir ilk ve özgün bir kültürel aktivite olan Uluslararası Belgesel ve  Ekolojik Filmler Festivali, Boğaziçi Üniversitesi Korosu turizme farklı bir boyut getirdi. Ama Çayır kumlarına zarar veren ‘kayt’ yarışması ve karşı kıyılardan binlerce kişiyi adaya getiren popüler sanatçıların konserleri için aynı şeyi söyleyemeyiz. Belli ki adanın taşıma kapasitesi böylesine etkinlikleri karşılamada zorlanıyor. Ama yine de oto yerine bisiklete ve doğa yürüyüşlerine öncelik veren, toplu değil bireysel, kültürel turizm ağırlıklı, bağ bozumu gibi tarımsal etkinliklere aktif katılıma açık bir turizmi ve bozulmamış bir adayı düşlemeyi sürdürelim.

[Bu yazı Aralık 2015’de Bozcaada Mendirek Dergisi’nin 10. sayısında yayınlanmıştır.]

Hakkında admin

Bunu Okumaya Ne Dersin?

Betonlaşmayı kim ister? “Hiç kimse!”

Son sözü baştan söyleyerek yazımıza başlayalım: “Kimse adanın betonlaşmasını istemiyor.” Ada içindeki tartışma tamamen yapay. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir