Ana Sayfa / Sayılar / 2016 / Bozcaada sahillerinde okunacak üç kitap

Bozcaada sahillerinde okunacak üç kitap

Kültür Kargası sayfamızda adaya dair kitapları ve adalı yazarların kitaplarını sizlerle paylaştık bugüne değin. Elbette arada atladıklarımız olmuştur. Bu sayıda ise sizlerle Bozcaada sahillerinde keyifle okuyacağınız üç güzel kitabı paylaşacağız. Bozcaada bir yandan turizm sezonuna girerken, bir yandan da kafanızı dinleyip bir şeyler okuyacağınız bakir sahillere de sahip. Alın kitapları, doğru sahillere!

Yaz ufaktan sıcak yüzünü göstermeye, ada sokakları şimdilik haftasonları adayı görmeye gelen turistlerle dolmaya başladı. Yakında sıcaklık iyiden iyiye kendini hissettirmeye başlayınca, turistler de güneşin etkisiyle ada sokaklarından daha çok, adanın buz gibi denizinde serinlemek için sahilleri tercih edecekler.

Bozcaada’da planlanmış bir tatilin en güzel tarafı kafanızı dinlemek, dağıtmak ya da toplamak gibi eylemleri gerçekleştirmek için gerekli ortamı size sunuyor olması. Gerekli ortamı size sağlayan adada hoş vakit geçirmeniz için gerekli olan, keyifle okuyacağınız kitaplar elbette. Benimse size sahillerde ya da bir ağaç altında, hamakta sallanırken okuyacağınız üç kitap önerim var bu sayıda. Peri Gazozu, Hayata Yolculuk ve Bazuka.

PERİ GAZOZU, ERCAN KESAL

2013, İletişim Yayınları, 198 sayfa. Tıp doktoru, oyuncu ve senarist Ercan Kesal’ın kaleme aldığı Peri Gazozu, Kesal’ın çocukluğunu geçirdiği köyde, ailesiyle yaşadıklarıyla başlıyor. Kitap sadece çocukluğu ve ailesine ait anıları değil, tıp fakültesi yılları ve sonrasında görev yaptığı Anadolu köylerinde yaşanan tuhaf, acı ve bir o kadar da bu toprakların gerçeği olan hikâyelere yer veriyor. Kimi zaman içinizi ısıtan hikâyeler, kimi zaman yüreğinize oturuyor. İşte bu kitap bizce kafanızı dağıtmaya, kendi yaşadıklarınıza bakmaya yarayacak.

Kitaptan: “Vicdanımız kuruyor. Babalarını erken kaybetmiş yetim çocukların masum başlarını koyacakları göğüsler çoktan çöktü, farkında mısınız? Göğüs çöktükçe zulüm tepemizde kalıyor. Kavisli ve dolaşık geçmişimizse, bozuk düzenimizin telleri olmuş. Duyduğunuz sesler bu yüzden içli ve bu kadar derinden geliyor. Şimdi bir türlü sığamayıp, delice bir kavgaya tutuştuğumuz, adına Anadolu denen şu kadim topraklarda, binlerce yıl önce hüküm sürmüş, bir Hitit kralının oğullarına bıraktığı vasiyete bakın isterseniz: ‘Öldüğümde beni, usulünce yıkayın, göğsünüze yaslayın ve toprağa bırakın.’ Bu kadar.”

BAZUKA, MURAT UYURKULAK

2011, Metis Yayıncılık, 92 sayfa. Murat Uyurkulak bu sefer roman ile değil, çeşitli zamanlarda yayınlanmış hikâyelerinden oluşan kitabıyla karşımızda. Hikâye okumayı sevenlerin keyifle okuyacağı bir kitap. Hayal dünyanız için verimli bir besin kaynağı da diyebiliriz. Sabahtan başlayan bir Çayır Limanı seferinde, güneş batmadan bitecek kalınlıkta bir kitap Bazuka.

Kitaptan: “İnsan çocukken bir büyük saadet ülkesinde yaşıyor, sağa sola şuursuzca koşturup neşeyle kişniyor. Sonra büyüyor, büyüdükçe salaklaşıyor, salaklaştıkça unutuyor o mesut diyarı, bir nevi ölüyor. Çocuklukla yaşlılık arasındaki o dönem araf misali; kitabesi ağır mesailerle, küçük hesaplarla, kesif mutsuzluklarla yazılan bir mezartaşının gölgesinde azap gibi boktan hayatlar. Yetişkinler zombilere benziyor…”

HAYATA YOLCULUK, HASAN SÖYLEMEZ

2015, Hayykitap, 206 sayfa. Bu kitap yazarın hayallerinin nasıl gerçeğe dönüştüğünün hikâyesini anlatıyor. Hasan Söylemez, İstanbul’da çalışırken işinden istifa ediyor, sonra bisikletle hiç uzun yol yapmamışken bir karar alıyor. Kadıköy meydanında cebindeki tüm parayı etrafındakilere dağıtıyor, kredi kartlarını kırıp atıyor. Ardından da sekiz ay sürecek ve 10 bin kilometreyi bulacak bir Türkiye turuna çıkıyor. Hem de beş parasız! Karda, yağmurda, güneşin altında, güneyde, doğuda, batıda, dağlarda, yaylalarda Türkiye’yi sınır çizgisinden takip ederek turunu tamamlıyor. Kitap da bu seyahatin bir güncesi adeta. Yola düşmeye teşvik eden, zaman zaman duygulandıran nüktelerle bezenmiş.

Kitaptan: “15 km gittikten sonra otoban kenarında karpuz partisi yapan bir aileyle karşılaştım. Beni turist sanarak ‘Hello, hello’ diye bağırıyorlardı. Ben de ‘Merhaba’ diyerek karşılık verdim. Turist olmadığımı anladıklarında, utangaç bir edayla hepsi birbirine bakarak gülüştü. ‘Karpuz yemek ister misin, enerji verir’ diyerek beni sofralarına davet ettiler. Bu sıcak havada soğuk ayrandan sonra karpuz yiyecek olmanın mutluluğuyla oturdum sofralarına.”

[Bu yazı Haziran 2016’da Bozcaada Mendirek Dergisi’nin 13. sayısında yayınlanmıştır.]

Hakkında admin

Bunu Okumaya Ne Dersin?

Bozcaada’daki çocukluğum / ΤΑ ΠΑΙΔΙΚΑ ΜΟΥ ΧΡΟΝΙΑ ΣΤΗΝ ΤΕΝΕΔΟ

Çocukluğumu düşününce aklıma ilk gelenler resim Rum Mahallesi’nde olan evimiz, Rum İlkokulu’nda Türkçe, Rumca ve …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir